15 Ağustos 2010 Pazar

AYKUT ERÇETİN VE BECEREMEDİĞİ KALECİLİK SANATI ÜZERİNE ÇEŞİTLEMELER!


Yazıyı yazarken bile tahammül sınırlarımı zor muhafaza ediyorum, kantarın şirazesini kaçırmamak adına, yahu arkadaş bu nasıl iştir? Nasıl bir kaleciliktir bu? Biri bunları mantıklı şekilde anlatsın bana. Bir adam 7 senede defalarca şans bulmasına rağmen, neden bir maçıda kurtarmaz? Neden? Ne eksik arkadaş?
Herşeyden önce kalecinin yetenekleri kadar cesareti olmalı, pardon yeteneklerinden fazla cesareti olmalı. Kalecilik performansı o günkü psikolojik motivasyonla birebir alakalıdır. Tek başına yedi küsür metrelik iki direk arasını savunma sanatıdır kalecilik. Aynı zamanda iyi bir önseziniz olmalıdır, oyunu ve oyuncuları çok çabuk analiz edip; rakibin hucüm karakteristiğini ivediyetle analiz edebilmelisinizdir. Bir tekniğiniz olmalıdır en azından, her topa plonjon yapmak bir teknik değildir. Muhakeme yeteneğiniz olmalıdır; hangi topa çıkıp çıkmayacağınıza karar verme yeteneğiniz olmalı ve karar verdiğiniz hareketi tamamlamaya yönelik cesaret, basiret ve fiziksel yeterliliğe sahip olmalısınız. Mental olarak oyunun bir parçası olduğunuzu bilmeniz gerekir, gol yiyebilirsiniz, basit gollerde olabilir bunlar veya rakibin orasına burasına çarparak yenilebilecek türden talihsiz gollerde olabilir. Boşada çıkıp hata yapabilirsiniz, takım savunmasına yakın olayam derken önde yakalanıp aşırtma bir golde görebilirsiniz kalenizde. Veya defans çıkarken topu kaptırıp sizi zorda bırakabilir rakip hücumcuların önünde. Yeri gelir bir anlık konsantrasyon kaybıyla, elinizden veya ayağınızın altından topu kaçırır veya topu oyuna sokarken pas hatası yapıp golü altıntepsiyle rakibe ikram da edebilirsiniz. Bunların hepsi olur hattı zatında olmalıdır ve oyunun bir parçasıdır, futbolun güzelliği yapılan hatalarla oyunun seyrinin çok çabuk değişebilmesidirde aynı zamanda. Hata oyuncu için ve insan içindir. Şimdi yazıyı buraya kadar okuyanlar Aykut'un yetersizliklerini mantık çerçevesinde anlamaya çalıştığımı düşünebilir. Ama malesef bu iş öyle değil. Aykut'u kötü kaleci yapan etmenlerin başında korkak ve sünepe oyun mantalitesidir. Biraz kendimden örnek vermek istiyorum; ilkokuldu ilk defa kaleye geçtiğimde, yaşıtlarıma göre o zamanlar kısa boylu ve çelimsiz sayılırdım( Şimdilerde 1.68cm uzun değilim yine anlayacağınız). Oyun içinde çok hırslı olmama rağmen fiziksel eksikliğim sahada istediklerimi yapmama engel oluyordu. Neyse bir gün kaleye geçmek nasip oldu o zamanlar. Sizinde bileceğiniz gibi kaleye yaşca ufaklar ve yeteneksizler geçirildi biz çocukken. Sonra bir iki şut geldi kaleye, o televizyonlarda uçarken gördüğüm Simoviçler, Schumaher'ler gibi buldum kendimi beton zemine çakılmadan önce havada. Yere atlamaktan korkmuyordum, boyum kısa olmasına rağmen diğerlerine göre avantajım olan ellerimide kullanabiliyordum. Korkmuyordum da çıktığım topta bizden rakip kim varsa yere seriyordum. Bir kaç zaman ve yırtılan pantolonlarıma ve annemin haşlamalarına rağmen, kaleciliği gerçekten sevdiğimi farkettim. Evde duvara sertçe tenis topu atıp düşeceği istikamete uçmak ve topu yakalamak en büyük zevkimdi, sonra annemin az vazolarını kırmadım çarpıp. Sonra Ortaokul, lise, üniversite hep sınıf takımının kalecisi ve dönem dönem okul takımının bir parçası oldum. Boyum kısa diye bana ilk başta bakmayan Beden Eğitimi hocaları ben seyrettikten sonra kaleyi hep bana emanet ettiler. Çünkü kaleye geçince bana birşeyler oluyordu sanki. Babamı tanımıyordum sahada, topa bazuka gibi vuranlar olsunda, şutları ellerimde erirken onların şaşkın bakışlarını seyretme keyfini yaşıyım diyordum. Bana fual yapana bir sonraki pozisyon oyun kuralları dahilinde fualünü iade ediyordum. Hele birde iyi başlıyım maça; bir kaç güzel kurtarış vs... pozisyon olsada top kurtarsam diye dua ederdim içimden. Tabi bu çılgın kalecilik macerama bir el bileği çatlağı, iki travmaya bağlı kas zedelenmesi, birde direğe uçarak kafa atraksiyonu sığdırdım. Hani maç içindeki ufak tefek sertlikleri saymıyorum bile. Ama hiç korkmadım, çünkü hocalarım, takım arkadaşlarım bana o en önemli alanı savunma görevi vermişti. Bir yan topa çıkacaksam geri adım atmadım, çıktım alamadığımda çok oldu ama çoğunda rakibi bozdum, golde attırmadım. Bunları kendimi övmek adına anlatmıyorum, çünkü bir kaç okul şampiyonluğu ve özel turnuvalarda bir kaç birincilikten başka bir başarı göremedim. Bir anımı anlatıp kendimle ilgili olan kısmı bitiricem. Sene 2005 bilirsiniz Beşiktaş'ın Fulya'daki sahası Bjk Ümraniye'ye taşındıktan sonra halı saha gibi kiralamaya başladı, saha suni çim. Orda oynadığımız bir maç esnasında Bjk'nin altyapı kaleci hocası bizzat yanıma gelip ertesi günkü idmana beni davet etti, en az 10 tane şahidim vardır. Tabi beni 15-16 yaşlarda sanmış, yaşımın 24 olduğunu öğrenince şok oldu adamcağız:). Güzel bir anıydı benim için diyor tekrar Aykut'a dönüyorum. Aykut'ta eksik olan kalecilik yeteneklerini tamamlamaması kadar, cesareti olmayışıdır arkadaş. 3-4 sezon önce Alex'ten yediği bir frikik vardır Türkiye Kupası maçında, barajın arkasında kalarak kapattığı köşeden gol yemiştir. Dünde yine barajın arkasında kaldı, hemde öndirekte; ve çıkıp alabileceği bir topun arkasından yalandan plonjon yaparak kandırmaya çalıştı bizleri. Kalecilik sanatı alınabilecek risklerle başarıya götürür insanı. Suya sabuna dokunmadan kaleci olamazsınız. Çıkacaksınız ki alacaksınız, ama çıkacaksınız daha sizin gölgesiniz gören eyvah diyip kaplumbağa gibi boynunu içe doğru çekecek. Öyle bana güvenin martavallarını ve "Buffon veya onun ayarında kaleci" gelmeyecekse transfere gerek yok hikayelerini anlatmayacak, sahada performansınla destan yazıp, destanlaşacaksın. Hani yetenek olarak eksik olan Aykut üst düzey yeteneki olsaydı bile bu cesaretsizliği ve kararsızlığı yüzünde yine iyi bir kaleci olamazdı. Kimden de torpilli onu da bilemiyorum. 25 milyonun gözünün içine baktığı bir adamın bu denli korkak olması asıl beni korkutan noktadır. Ya Ufuk geçsin kaleye yada güvenilmiyorsa acil kaleci alınsın. 25milyon bu azaptan kurtarılsın. İddaa ediyorum ki 18 takımın 15'inin kalecisi Aykut'tan iyidir, bizim ve özellikle yönetimin anlaması gereken durum bundan ibarettir. Adab-ı maşeret kuralları hakkında anlatılabileceklerde bu kadar olur heralde, inşallah bir önce gereken transferler gereken noktalara yapılır.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Maçın ardından!


Bu maç için teknik anlamda bir çok analiz yapılabilir. Bunlara girip sinir katsayımı arttırmak istemiyorum ancak, şu Sivasspor'lu Sedat Bayrak kadar Türk futbolunda kaç tane haysiyet yoksunu adam vardır bilemiyeceğim. Adam toplu topsuz her alanda kasti tekme ve her türlü çirkefliği yapıyor. Koordisyanu zaten sıfır, tekniği yok ve oyun anlayışı ite kakadan öteye geçemiyor. Futbol yoksunu aciz bir ucube gibi insanın göz zevkini bozmaktan başka bir işe yaramıyor kendileri. Ama malesef Süperlig'de mantalite yoksunu bu hakemler oldukça böyle adamlar daha çok seneler oynar, vurdusuyla kırdısıyla, bu adamlar tekmeyi tokatı mücadele sanıyor ben ona yanıyorum. Defansın arkasına atılan her topu seyreden Sedat oynadığınun futbolla uzaktan yakından alakası olmadığını maçın tekrarını seyretse anlar. Bir kelimede taklı su kurnazı Sivas antrenörüve ve ya ne zımbırtıysa her Sivas maçında gelip teknik heyeti kışkırtmaya çalışma işine bak; adam ol!... Mehmet Yıldız'a parantez açmak istiyorum; bugün çok iyiydi, belli ki eski günleri uzak değil, beğendiğim ve sevdiğim bir adamdır, Sivasspor gibi yumuşak bir takıma farklı bir güç katıyor. Mehmet Nas-Cihan ve Ceyhun'dan oluşan bir orta saha her maç ezilir, bu maçta Galatasaray oyundan düşüne kadar Mehmet Nas topa bile değemedi. Son 5'e anca oynarlar; isteyenle iddaya girerim sene sonu görücez net bir şekilde. Bize gelince en az 3-4 tane ilk 11'de forma giyicek kalibrede adam lazım bu bir. Hazırlık maçlarında ki kötü oyunun kopyası oynandı ve Polat'ın hala Barış-Sarp-Ayhan'a rağmen transfer yapmayışını şiddetle kınıyorum. Bizi bu kadar germeye hakkı yok, Rijkaard'ı getirip ona gerekli imkanları vermemek nasıl bir zihniyettir anlayamıyorum, kafam basmıyor, idrak yollarım tıkanıyor. Derhal transferler bitmeli, ben sağ kanatta yetenekleri kütükle eşdeğer Barış seyretmek istemiyorum. Ayhan'ın ota boka uçarak müdahale çabalarından ve yan paslarından bıktım. Hakan Balta'nın bu sezon kaçıncı kritik hatası biri ona Galatasaray'da oynadığını acilen hatırlatmalıdır. Kenarı kudurtan Ali Turan bir an önce büyük takımda oynadığının farkına varmalıdır. Mesut Bakkal'ada birşeyler söylemeden edemeyeceğim. Oynattığın futbola saygı duymamızı sağla Mesut hoca; Yılmaz Vural'a özenip çizgi atraksiyonlarını bırakırsan; taraflı tarafsız herkesin gözünde saygın bir yerin olur. Yoksa Türk futbolun ara çıtır hocaları arasında kaynayıp gidersin. Oynattığın futbola inanmasakta, duruşunla adamlığına inanalım. Zaten lig süresince kenarda çok kıvıracak gibi görünüyorsun bu kadronla; bu haketmediğin 3 puanın keyfini çıkar zira 3 puanı ben bu ekiple Galatasaray gibi kimsenin sana altın tepsiyle vereceğini sanmıyorum. Bu kadar detaya girmeyecektim ama kaptırdım yine, bekleyip görüceğiz bakalım transferleri ve marifeti Adnan'ların. Zaten transfer yapmazlarsa kendileri oynamak zorunda kalacak gibi görünüyor. Tempoyu biz tutarız Les Adnans; kıvır kıvır aşşağdan yukardan, kıvır kıvır bir sağdan bir soldan...

7 Ağustos 2010 Cumartesi

Galatasaray formasıyla Baros gollerine seyre devam


Geçmiş dönemlerde yapılan sezon sonu görüşelim hatalarının yavaş yavaş düzelmeye başladığını görüyoruz. Baros büyük bir golcü, çok efektif bir adam, kaprissiz bir yıldız aynı zamanda da takım oyuncuyu; tabiri caizse 4-3-3 siteminin kilit adamı. Driblingi olan, alan boşaltan, ayağında top tutan, atan ve atturan bir adam. Sözleşmesinin uzatılması başarılı bir transfer hamlesi kadar değerlidir. Gerçekten bu değerde oyuncu bulmak, almak ve en önemlisi oynatabilmek çok zor. Belki milyon Euro'lar verip alabilirsiniz fakat oyuncu takıma, ülkeye intibak sağlayamazsa uçma ihtimali yüksek olur o milyon eurolarınızın. Kıyının karşı tarafı bu tür sıkıntıları iyi bilir. Kezman, Anelka, Güiza; bonservisi yüksek olmasa Güiza'yı diğer ikisiyle anmam ama malesef Mallorca'dan İspanya ligi gol kralı diye 15 milyon euro civarında alınmış bu adamı ibret olsun diye Kezman ve Anelka'nın yanına ekledim. Anelka'nın yetenekleri ve klası tartışılmaz ama Fener'de yapamadı, ha keza Kezman'da çok inandığım bir adamdı; oda gönderildi bir şekilde. Şimdi Gyan 18 Milyon Eurolardan bahsediliyor. Tamam güçlü, hızlı bir adam ama dünya kupasında ki performansına bakılarak bu paralar verilmez ve o değerde bir oyuncu değil. Maksimum ederi 8-9 milyon arasıdır bence. Tabi bunları alması gereken düşünsün. Ne de olsun Kral bizde +2 sene daha. Aslantepe'de seni seyretmek muhteşem olacak kral...

1 Ağustos 2010 Pazar

TARİH YAZILDI;5000 METREDE DUBLE GELDİ




Atletizm'de madalyaları saydığımız; ilk 3'ün dışındaki derecelerin bize bizi gururlandırdığı yıllardan gelip, atletlerimizin yarışı domine edip duble yaptığını görmek hemde dayanıklılık ve gücün, tekniğin çok önemli olduğu 5000 gibi zorlu bir mesafe koşusunda, bunları yaşamak muhteşem bir duygu. 1999 yılında Türkiye'ye beraber gelen ikili 11 yıl sonra 5000 metrede bizi dubleye taşıdılar; Muhteşem! Tempoyu baştan sonra koruyarak öndeki 4'lü gruptan düşmedi millilerimiz. Son viraj dönülürken çok büyük bir sprinte kalkıştı ki Bekele benim beklediğimden daha süratli ve daha uzun bir ataktı. Bulgar zaten bu sprinte cevap veremeyip geride kaldı, Elvan'sa bu büyük sprinte eşlik etmeye çalışsada Bekele'nin çok gerisinde kalıp gümüşü kaptı. Ama bu tip yarışlarda 1'den fazla yarışmacıyla koşmanın semeresini aldı Türkiye. Elvan'la Bekele birbirini muazzam kolladı. Bence hangisinin birinci olduğu çok önemli değil çünkü Türkiye kazandı. Bekele'nin muhteşem bir patlayıcı gücü var, Elvan daha dayanıklı fiziksel olarak daha zayıf ama daha uzuncu. Kimse bunlar devşirme diye başarıyı küçümsemeye çalışmasın; Hele ki Bekele'nin İstiklal marşı esnasında ki gözlerinin doluşuna şahit olduktan sonra. Onlar bizden fazlasıyla; belki görünüş olarak benzeşmesekte, yürek olarak çoktan bizden olmuşlar. Bir parantezde Meryem Erdoğan'a açmak istiyorum belki derece alamadı ama daha 20 yaşında ve gelecek vadediyor. Muazzam bir orta mesafeci olacağına eminim. 2-3 sene içinde elinde Türk bayrağıyla pistlerde bizi selamlarken görürseniz şaşırmayın sakın. Teşekkürler Elvan, teşekkürler Bekele!

NEVİN YANIT AVRUPA ŞAMPİYONU!




Türk atletizmi için muhteşem bir olay; uzak olduğumuz teknik zorluğu yüksek bir atletizm dalında şampiyon olduk. Yarışı boyunca sanki bende koştum Nevin'le. Bende zıpladım o engelleri aşarken ve bitiş çizgisinde kafamı bende uzattım ileri doğru. Bende inanamadım onun gibi kazandığımıza ilk önce; içime bir anda gurur doldu. Teşekküler Nevin bize bu güzelliği tattırdığın için, helal olsun. Çoğu zaman elemeden öteye gidemediğimiz atletizmde bize altını hediye etmen büyük bir olay. Fenerbahçe'yide kutluyorum ona destek olduğu ve sahip çıktığı için. Süreyya Ayhan ve Elvan'la bir yerlere geldiğimizi hissettirmeye başlamıştık, artık o eşik geçildi bu madalyayla. Artık devamını bekliyoruz; antrenörün ve sende emeği olan herkese teşekkürler. Pistleri ağlatıp herkesi peşine takıp çok 1'likler görmen dileğiyle; yolun açık olsun...

Galatasaray:2 OFK Belgrad:2



Seyrederken çokca insanın sabrını zorlayan bir maçtı. Maçı Plaseyihanrigibivuruyorum ve biraderle Maçka'da seyrettik. Maçtan sonra hemen yazmamın sebebi; biraz sakin kafayla birşeyler kağıda dökmek istememdir. Öncelikle Aykut'u artık Galatasaray formasınıyla sahada görmek istemiyorum. İyi niyetine saygım var ancak kapasitesini geldiği günden beri yükseltememiş bir oyuncu. Ne fiziği fizik, nede kalecilik tekniği üst düzey; bunu biraz açmak istiyorum. Blokajı vasat, ayakla topu oyuna sokamıyor, her gelen geri pası rakibe degajlıyor. Yan topları Allah'a emanet, beğenmediğimiz Leo Franco bu topları kulağıyla alıyordu. Burda Leo'yu övmüyorum Aykut'un ne kadar yetersiz olduğunu anlatmaya çalışıyorum sadece. Durmadan da bana güvenin diye ropörtaj verip duruyor; git kardeşim istemiyoruz bu kaçıncı yakışın artık yeter. Ufuk geçsin kaleye, belki oda hatalı goller yiyecek ama sabredeceğiz; Volkan Demirel ve Fenerbahçe örneği gibi. Ufuk potansiyeli olan bir eldiven sabredersek ondan uzun yıllar faydalanabiliriz. 7 sene çeşitli zamanlarda bu şans Aykut'ada verildi. Ama o başarılı olamadı; kalecilik yürek işidir biraz, sende Galatasaray'ın kalesini koruyacak cesaret yok Aykut malesef.
Maç yazısının önüne geçti Aykut ama 2008 Bükreş maçındaki saçmalıklarından sonra önemi yüksek bir maçta yine aynı hataları görünce tahammül edemiyor insan. Oyuna bakarsak Galatsaray iyiydi. Batdal'ı çok beğendim, şansını kısa sürede kıracaktır. Ayhan yan pas ustası olmuş arada rakibin koşu yolunada bırakıp aksiyon yaşatıyor bizlere. Sarp çok mücadele etti, yapabileceğinin maksimumunu yaptı. Barış Özbek 2 metreye pas atmaktan aciz. Arda Turan'ı sahada konuştu anlatmaya gerek yok. Rakipten Nemanja Milic çok beğendim, genç bir çocuk; 6+2+2 için ideal bir yabancı; stili bana Baros'u andırdı. Bence geleceği parlak bir adam.

Kuvvetle muhtemel turu haftaya geçicez ama transferler bir an önce yapılıp(orta saha, forvet, kaleci), şu Aykut'tanda kurtulmak lazım diye düşünüyorum.