25 Temmuz 2010 Pazar

Ultimate Fighting Championship






İlk seyrettiğimde salt şiddete dayalı olarak değerlendirdiğim bir organizasyondu açıkcası. Eurosport'ta MMA((Mixed Martial Arts)'in değişik organizasyonları hala veriliyor, Digiturk aboneleri bu sporu Spormax'tende Cuma, Cumartesi ve Pazar akşamları olmak üzere haftanın 3 günü takip edilebilecek. Tabi bu spor ülkemizde yaygın ve bilinir olmadığı için ana hatlarıyla biraz tanımakla başlayalım.
Her round 5 dakikadır. Normal maçlar 3 round üzerinden yapılırken, ünvan maçları yani kemer maçları 5 round üzerinden yapılır. Roundu kazanan 10 tam puan alırken kaybeden 9 puan veya daha altını alır. Dövüşcülerden birinin 9 puan altında alması için rakibinin onu aynı round içinde takedown veya knockdown'la düşürmüş olması gerekir. Takedown bokstada bildiğimiz üzere darbe üzerine rakibin yere düşmesidir. Ama ayağının kayması ve itme sonucu rakip düşürülmüşse bo knockdown sayılmaz. Takedown'a gelecek olucak, güreştende bildiğimiz gibi rakibi ayaktayken tutup yere düşürmemiz gerekir. Bunlar puanlama en önemli hususlardır. Roundlar arası dövüşcülere 1 dakika dinlenme süresi verilir.
Maç şu şekillerde sona erebilir; Nakavt, Teknik nakavt, Submission (pes etme, ettirme): Dezavantajdaki dövüşçü ya rakibine, ya yere vurarak, ya da sesli olarak pes ettiğini bildirir. Puan veya taraflardan birinin çekilmesi veya dövüşe devam edememesi.
Tabi karma dövüş organizasyonu olduğu için dövüşcüler, teakwondo,güreş,boks,judo,ji-jitsu ve diğer uzakdoğu spor teknikleriyle rakibine üstünlük kurmak isteyebilir. Bu kadar çok tekniğe imkan tanıyan bu sporda, dövüşçülerin diskalifiye olmasını veya ihtar almasını sağlayacak faullü hareketler ise şunlardır

-Göze temas, vurma
-Kafa atma
-Saç çekme
-Isırma
-Cinsel organlara vuruş
-Yerdeki rakibin kafasına dizle vuruş
-Enseye vuruş
Bunların dışında tüm teknik ve vuruşlar serbesttir. Müsabakalar Octagon adı verilen 8 kenarlı kafesi andıran ringlerde yapılır.
Aslında MMA avanatanı Brezilya olan Vale Tudo (Anything Goes - Herşey Serbest) müsabakalardından esinlenerek organize edilmiş, ancak kuralsız olan bu sporun uzun süreli müsabakalar ve ciddi, ölümcül sakatlık ve yaralanmalarla sonuçlanması; sporcu sağlığını koruyucu önlem ve kurallarla bugünkü halini almasını sağlamıştır.
Çok sert ve insanın sınırlarını maksimum sınırlayan bu spor, aynı zamanda günden güne tüm dünyada çok büyük bir seyirci kitlesine kavuşmuştur. Aslında ilk başlarda salt şiddet olarak algıladığımı itiraf etmiştim ama maçları seyrettikçe ve uygulanan teknikleri görünce, birbirinden farklı dövüş tekniklerinin (örneğin;boks, güreş, teakwondo, kickboks) yine birbirlerine üstünlük sağlamak içinde savumada ve atakta evrim geçirdiğine şahit olduğumu fark ettim. Her şey salt vuruşa dayanmıyordu, sallanan tekmenin arkasında verilen boşluk bir güreş tekniğiyle veya bir yumrukla sporcunun kendini yerde bulmasını sağlayabiliyordu. Aslında bu sporla ilgilenenler için tam bir görsel şölen olmalı ama biraz fazlaca sert geçiyor maçlar ve 5-6 maç sonunda ring kan içinde kalıyor. Yinede seyrederken o dövüşçülere saygı duyuyorsunuz. Maç esnasında birbirine ölümüne vuran, birbirinin gözünün yaşına bakmayan dövüşçüler gong sesiyle maşın bitiminde birbirini kucaklıyor, tebrik ediyor ve saygısını dile getiriyor. Kazanan kadar kaybeninde değerli olduğunu hissettiği bir spor. Birbirlerine sert ve acımasız darbeler vuran sporcular, yaptıklarının spor olduğu bilincinde maç bitiminde sarmaş dolaş oluyorlar ringte. Bireysel üst düzey mücaleye rağmen olayı kişiselleştirmemeyi başaran bu sporcuları ayakta alkışlamak lazım. Onlardan öğrenilecek çok şey ver işin şov kısmını kenara bırakırsak çok centilmen davrandılarını söylebiliriz. Bence onları seyredip herkesin rehabilite olmaya ihtiyacı var. Tribünlerdeki şiddet eğilimi ve bunun sahaya yansımasını belki engellemez ama umudum rakibe saygı duymayı bize öğretebilir. Tabi bir temenni bu. Centilmenliğin sporun ve mücadelenin üzerinde olduğu bir bakış açısı temennisiyle...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder